ANNEME MEKTUPLAR-2

Anneme Mektuplar-2



Siyah bir martı kanadından düştüm çamur denizine; çırpındıkça battım ruhumun karanlığına. Tanımazdım kalbimin kuytu köşelerinde gizlenen öksüz, aç, çıplak aÄŸlaÅŸan çocukları; annem sen gitmeden önce. Adana’nın bütün bahçelerindeki bütün portakal çiçekleri döküldü mevsimsiz. ÇocukluÄŸum, ayaklarının altında eze eze o güzelim çiçekleri kaybolup gitti. Adana portakal çiçeÄŸi kokmuyor artık anne. Ben büyüdüm sen gideli. O zaman anladım ki içimdeki çocuk da öldü. ‘’YaÄŸ satarım, bal satarım; ustam öldü, ben satarım’’ cümlesinin peÅŸi sıra koÅŸturan çocuk, ölüm kelimesine takılıp düştü anne. Otobüsteyim. Bilmem kaçıncı Ä°stanbul – Adana yolculuÄŸumun en kömür karası acısı çöktü üstüme,’’annenizin kalbi durdu’’ diyen o , kalan ömrüme silinmez yankı bırakan sesle. Gidebilmek, devam edebilmek yolculuÄŸa, bundan sonra hayatta kalmak kadar zor. Anne beni bekle dedim. Geliyorum bak. Uçak bulamadım anne, otobüsle geliyorum. Biliyorum, yol uzun ama bekle beni olur mu? Seni öpüp koklamadan göndermem. Son bir kez görmeden göndermem. Hayır, yok öyle, gidemezsin. Lütfen anneciÄŸim bekle. İçimden bir masal geçti. BildiÄŸim bütün kahramanları taktı peÅŸine ve bilmediÄŸim bütün öksüz çocuklarını dünyamın. Bir varmış bir yokmuÅŸ… Her ÅŸey masal olmuÅŸ.




Yorum Gönder

0 Yorumlar