Hepimizin kötü dönemleri olmuştur. İnsanız; elbette sıkıntılarımız, sorunlarımız, acılarımız, kayıplarımız, sarılamaz sandığımız yaralarımız olmuştur. İçimizde, derinlerde bir yerde kırılmıştır, parçalanmıştır umutlarımız. Yapayalnız hissetmişizdir. Yağmur bulutları gibi neme doymuştur gözlerimiz de dökecek yer bulamaz olmuştur hani.
Benim en kötü dönemim annemin hastalığını öğrenmemle
başladı. Tedavi süreci, vefatı, babamın geçirdiği ölümcül kaza….Hepsi ard arda
oldu. Atlattın mı diye sorarsanız, çabalıyorum. Daha iyiyim. Tabi çocuklarımın
varlığı, eşimin yardımı ve profesyonel destekle…
Bugün bu konuya değinmemin nedeni malum, geçen pazar Anneler
Günü idi. Ve ben anneme mektup yazmayı aksattım bir süredir. Hele böyle
bir günde onunla dertleşmemiş olmaktan hem utandım hem eksiklik hissettim. (Burada,
blogumda, anneme yazdığım mektuplar var. Belki okumuşsunuzdur.)
İnsanın, annesini kaybetmesi nasıl bir şey, tarifi olmasa
da, duygularımı yazmaya çalıştım bu mektuplarla. Bence bu acı kişiye özel...
Her canda aynı ateşi yakmaz, her ruha aynı derinlikte kazınmaz ama yaşayan
bilir ki bıraktığı boşluk doldurulmaz.
Anneler Günün kutlu olsun annem.
Herkesin
sustuğu bir yer vardır. Güvende hissettiği bir dost omuzu, uzaktaki köyü ya da
bir çocuğun gözleri, rengi fark etmez…
Bütün seslerin sustuğu yer vardır bir de. Bir at başı gerisindedir kaos…
Sükûna erecektir yolcu, bilmez; toz dumanın ardı sessizlik…
0 Yorumlar
Yorumlarınız benim için çok değerli.Teşekkürler...