İĞNEADA LONGOZ ORMANI GEZİMİZ

Bu yıl yaz tatili programımız rutinimizin dışında oldu. Her yıl erken rezervasyon imkanlarından yararlanmak için öncesinde planlardık tatilimizi. Bu yıl, kalbimizin götürdüğü yere gidelim diyerek çıktık yola. Tabi yine de eşimin araştırmasıyla oluşmuş bir rotamız vardı.

1.       İğneada : Görmeyi uzun zamandır istediğimiz bir yerdi. Özellikle orman, ağaç,yeşil delisi olan ben heyecanlıydım longoz ormanlarını görecek olmaktan. Longoz, su basar ormanı demek… Çoğunuz biliyorsunuzdur eminim. İstanbul- Büyükçekmece’den çıktık yola. Yaklaşık üç saatlik bir rota çizdi yandex… Bu arada şu navigasyon olayı harika. Çatalca üzerinden Saray ve Çakıllı yolunu izledik. Çakıllı’da bir mola verdik. Yol üzerinde bir mekan var, hemen dikkat çekiyor. Asırlık bir çınar ağacı var içinde. Fotoğraf çektim tabii ki. Hayranım böyle doğal güzelliklere… 

      Çocuklarla yolculuk yapmak kolay değil. Biri 6 diğeri 8 yaşında ama hala zorlanıyoruz. İstekleri, ihtiyaçları, özellikle kavgaları bitmiyor.
Bu arada bir ‘’Güler misin, ağlar mısın?’’ durumu yaşadım o muhteşem çınar ağacının gölgesinde. Garson masadaki meyve suyu kutusunu aldı, parmakları arasında sıktı ve tam da üstüme bir güzel boca etti… Kaza işte, naparsın :)
Çakıllı’dan sonra Vize ve Demirköy… Saray’ı değil ama Vize ve Demirköy’ü çok şirin bulduk ve emeklilikten sonra yerleşebileceğimiz yerler listesine ekledik bile.
İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı tabelasını görünce çok mutlu oldum.

iğneada
İğneada Longoz Ormanı
                          
 Girer girmez ormanın büyüsüne kapıldım . Girişteki tabelada ormandaki göllerin isimleri vardı. İlki Mert Gölü… Birkaç km gittikten sonra Mert gölü tabelasını gördük ve girdik. Ben çok seviyorum sık ormanları… Ama Ağustos’un sonu olduğu için ormanın’’ su basar’’ lığı yoktu. Olmasını isterdim ama bu defa da gezmesi zor olurdu tabi.
Yürüme yolu olarak gösterilen yerden içlere doğru ailecek yürüdük. 
Söylendiği gibi gerçekten çok sinek vardı. Ve de bana çok ilginç gelen manzara, ağaç dalları ve otsu bitkileri örten örümcek ağları oldu. Bir de yıkılmış bir ağaç gövdesindeki mantarın görüntüsü çok hoştu.

iğneada
ağaç mantarı
                                             

İçerilere yürümedik, çünkü bizden başka kimse yoktu ve açıkçası biraz korktuk. Geri dönüp Mert Gölü’nü görelim dedik. Ama bir su birikintisi yürümemize engel oldu. Gerçi bir boğa önümüzden salına salına, o su birikintisinden geçip gitti ama… J
Mert Gölü’nü göremeden oradan çıkıp Saka Gölü’ne doğru hareket ettik. Önümüze o gölü gösteren bir tabela çıkmadı ve biz Hamam Gölü’ne doğru yolumuza devam ettik. Bu arada yol kötüleşip iyice ıssızlaşmaya başlayınca geri mi dönsek diye düşünmeden edemedim.
Belli bir noktadan sonra araçla gidilemediği için arabamızı park edip yürümeye başladık. Yürüme Yolu diye bir tabela vardı. Göle gitmek için o tabelayı takip etmek gerekiyor.
Nihayet Hamam Gölü’nü bulduk. Harika bulduk hem de J Bol bol fotoğraf çektim. Göle doğru eğilmiş bir ağaç vardı. Manzarayı izlemeye, o atmosferi solumaya doyamadım. 

Hamam Gölü           Hamam Gölü


Hamam Gölü
Hamam Gölü

Dalından yabani erik bile yedik. Bir de sinekler olmasa…
Dönüş yolunda küçük bir kaybolma hadisesi yaşadık. Bana kalırsa öyle değildi ama eşim ve çocuklarıma göre kaybolduk J Özellikle büyük oğlum oldukça panikledi. Aracınızı park ettikten sonra göle giderken geçtiğiniz yollara dikkat edin, benden söylemesi.
Bu tarz bir tatil programı bana en uygun olanıymış ve benim ruhum göçebeymiş, anladım. İğneada longoz ormanından sonra; Demirköy dökümhane, Dupnisa Mağarası, Limanköy Fransız deniz feneri, Şarköy…  Bunların her biri ayrı bir blog yazısı tabii. Yazmaya çalışacağım.
Kısacası dostlar, atın beni ormanlara, İstanbul size kalsınJ

Yollarda olmak harikaydı, vesselam. 

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Çok güzel bir yere gitmissiniz canim dogasi ne güzel 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzeldi:) Yaşadığımı hissettim.Sevgiler canım :)

      Sil

Yorumlarınız benim için çok değerli.Teşekkürler...