İNCİRLER ÇİÇEK AÇMAZ



Oleeeyy! İlk kitabımla edebiyat dünyasına adımımı attım nihayet.😊


Adı “İNCİRLER ÇİÇEK AÇMAZ


Hem de bir öykü kitabı… Yıllarca deneme yazmış, az buçuk şiire bulaşmış biri olarak kurgu yazmaya hep soğuk bakmıştım. Ama onun da tadı başkaymış. Yeni karakterler yaratmak, onları konuşturmak, bir hikaye kurgulamak, etkileyici bir son için günlerce kafa patlatmak da güzelmiş. Valla rüyalarımda bile çalıştım.😊

Umarım edebiyat dünyasında kendine bir yer bulur ve okuyucusu bol olur. Gözümün nuru, alnımın akı olur dilerim.      

İlk kitabımı ebediyete göçen anneme ithaf ettim. Kelimelerimde onun izi, cümlelerimde onun emeği var. Minnet ve özlemim hiç bitmeyecek.


Ayrıca emeği geçen;

Bana okuma yazmayı öğreten, kitapları sevdiren, uzun yıllardır görmediğim, nerede olduğunu bilmediğim Fatma Abla’ma,


Emeklerinden dolayı Yaşar öğretmenime,


Yazmak konusunda beni hep cesaretlendiren ve Çocuk Kalbi kitabını hediye ederek gönlümü fetheden Işıl Hoca’ma,


Uzun yıllar ara verdikten sonra beni kelimelerle tekrar buluşturan, kitap yazmam konusunda sürekli motive eden arkadaşım Evren’e TEŞEKKÜR ediyorum.


Onlar benim "HAYATIMIN KADINLARI"


“İncirler Çiçek Açmaz”ı anneme ithaf ettim ama hayatıma dokunmuş, yüreğimde iz bırakmış tüm kadınlara hediye ediyorum.


Ve…


Emeklerinden ve desteğinden dolayı eşim Hayrettin Turan’a ve varlıklarıyla ilham kaynağım olan oğullarım Deniz ve Ege’ye “Sevgilerimle” demeden edemiyorum.😊  


Kitabımın arka kapağında şöyle yazıyor:


Kimisi, uzakların hayalini kurar; yeşil bir ülke, dost bir şehir, türkülerdeki köy…

“Gitsem nasıl olurdu?” diye düşünür kalan. “Kalsam nasıl olurdu?” der gidebilen. Günün sonunda; hayata tutkuyla sarılıp “giden” de, ucundan kıyısından tutunup “kalan” da diğer seçeneği merak eder.

Gidilmeyen her yol, her tercih, her eylem ve eylemsizlik; başka başka hayatlar kurgular, kayıp öyküler ülkesinde. İğne uçlu acılar, tüy dokunuşlu mutluluklar, çekiç darbeli hayal kırıklıkları; yeniden ve yeniden, yeni öyküler yontar o boyutsuz ülkede.

İncirler Çiçek Açmaz, kayıp ülkenin keşfine samimi bir davet…

Onun; umut eden, pişman olan, acı çeken, hayal kuran, mutlu olan, ah eden, şükreden öykülerinden, hayal gücüne tutunanlara…


İlk öykünün girişinden de kitap hakkında biraz ipucu vermiş olayım:)


Annem mutfakta kahvaltı hazırlıyor. Ekmek dilimleri üzerine yoğurt kaymağı yine… Sabahları türkü söylüyor bazen. “Geçti dost kervanı, eğleme beni…” Evimizde huzur, soframızda bereket, annemin sesi bir de babamın gölgesi … Yetiyor bize.

Hava kararıyor; yemek kokuları sarıyor bu defa yuvamızı. Küçük evimizin yer sofrasında, birbirimizin gözlerine bakabilecek kadar yakınız.

Kışın sobada odun çıtırtıları, üstünde kestane ve mutlaka çaydanlık “Olmalı!” diyoruz.

Sonra dağılıyoruz birer birer. Bez bebeğim, kaymaklı ekmeğim, annemin türküleri, akşam sefası, fesleğenin kokusu… Yer sofrasında can yoldaşlığımız…

Babamın incir ağacında asılı gölgesini bırakarak geride, yalnız hayatlar sahipleniyoruz.


Özellikle Cinius yayınlarından kitabımı alırsanız sevinirim. Ayrıca pandora, kitapyurdu, bkm gibi diğer satış kanallarından da ulaşabilirsiniz. Yorumlarınızı da paylaşın lütfen. 


Yorum Gönder

4 Yorumlar

  1. Hayırlı olsun diyelim...
    "İncir Ağacı" isimli bir yazım vardı blogda kapağı görünce aklıma geldi :)
    Kim bilir neler neler vardır kapağın altında...
    Hoşça kal...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim:) Ben de kitap çalışması, iş hayatı derken uzun zamandır yazamıyordum blogumda maalesef. Marak ettim "İncir ağacı" yazını, okuyacağım. Değerli yorumun için ayrıca teşekkürler. Selamlar...

    YanıtlaSil

Yorumlarınız benim için çok değerli.Teşekkürler...