Evet, üniversite…
Kazanması bir dert, bitirmesi başka dert… Ama üniversiteli olmanın
cazibesi pek bir etkileyici canım.
Lise bitti tabi. O zamanlar dershaneler dolup taşıyor,
üniversiteye hazırlananlarla. Çok yakın
bir arkadaşımın abisinin ön ayak olmasıyla ben de arkadaşımla aynı dershaneye
başladım. Ailecek destekleri oldu bana. Unutmam ve haklarını ödeyebilmem mümkün
değil. Birkaç hafta sonra ödeme için sınıftan çağırılınca, kontenjandan
girdiğimi düşündüğüm dershanenin tavanı üstüme çökmüş olmasa da ona benzer bir
duygu yaşadım. Maddi durumumuz pek müsait olmadığı için kısa bir süre sonra
bıraktım dershaneyi. Çok sonra, devam
ettiğim sürenin ücretini arkadaşımın ailesinin ödediğini öğrendim. Böyle dost
kolay bulunur mu?
Dershanenin bana tek faydası, seçeceğim mesleğe karar
vermemi sağlaması oldu sanırım. Kimya öğretmeninin ders anlatış tarzını öyle
sevdim ki, kimya okumaya karar verdim. Bir öğretmenin; bir çocuğun, bir gencin
geleceğini belirlemedeki rolü, böyle net bir şekilde, gerçek bir örnekle
kanıtlanmıştır. Bir de; çok para kazandıran meslekleri hedefleyen bir sınıf
dolusu öğrenci, benim böyle bir hedefim olmadığını fark etmemi sağladı. Ben
üniversiteyi kazanmayı, öğrenciliği sevdiğim için, okula, okumaya aşık olduğum
için istemiştim hep. İşte o noktada; para kazandıran bir mesleğe sahip olursam,
maddi özgürlüğümü kazanabilirim diye düşünmeye başladım.
Evde kendim hazırlandım sonrasında üniversite sınavına.
Sınırlı sayıdaki ders kitaplarımla, kendime ait odam olmadığından, televizyonun
bangır bangır çalıştığı odada, yaptığım ders programına katı bir disiplinle
uyarak hazırlandım. Ve heyecan dorukta… O sınav heyecanı yok mu?
Bittiğinde omuzlarımdan bir ton yük kalkmış gibi hissettim.
Kimya, kimya dedim ama ilk tercihimi tıp olarak yaptım.
Toplum baskısı mı desem, mesleğin toplumdaki itibarı mı bilemedim ama o
zamanlar öyle yaptım. Şimdiki aklımla yapmazdım. Karakterime uygun bir meslek
olmadığını düşünüyorum çünkü.
Büyük gün gelmişti. Veee… Hacettepe Üniversitesi Kimya Bölümünü
kazandığımı öğrendim. Mutluluktan kalbimin ritmi bozuldu. Artık
üniversiteliydim. Hem de Hacettepe… Hem de kimya… Hem de Ankara… Yaşasın!
Krizantem
mevsimi geldi anne. Seni hatırladım yine. Ve bahçemizi… Sarı, beyaz,
pembe… Senden ilk ayrılışımın acısını
hatırlatırdı krizantemler. Artık son yolcuğunun dilsiz şahitleri oldular.
0 Yorumlar
Yorumlarınız benim için çok değerli.Teşekkürler...