Taa orta yerine… En
derinine… İçine… Yürü, karanlığın… Gözündeki son ışıkla… Yaslandığın son omuzla…
Yüzündeki en derin çizgiyle… En anlamlı cümlenle… Yürü.
Üstüne basma yerdeki kanın. Evladını yitirmiş annenin
ağıtıyla harmanla… En deli ateşlerde yanan babanın yüreğiyle harmanla… Acıyı
dinle. Dinle acıyı.
Davullar çalıyor, düğün değil! Söylenen türkü değil.
Annemi düşünüyorum ağıtların ortasında. Ben anneyim, kendimi
hayal ediyorum sonra kalabalıklarda, yer gök figan…
Elleri kınalı, başı yazmalı; tırnağı ojeli, saçı fönlü ya da
herhangi bir yerinde dünyanın, çocuklarına kahvaltı hazırlayan ya da memur,
doktor, mühendis, ev hanımı… Anne… Evlat acısında yıkılan kale… Taa orta yerine…
En derinine… Yürü, karanlığın… Düşün ki, evladın; gözündeki son ışık,
yaslandığın en sağlam omuz, yüzündeki en derin çizgi ve hayatının en anlamlı
cümlesi. Yürü!
Bir mavi kelebek kondu elime. Mevsim bahara döndü. Erik
dallarında beyaz çiçekler… Ve yürüdüğüm yollara düşüyor bu sabah güneş, içimi
ısıtıyor.
4 Yorumlar
:(( içim acıdı.
YanıtlaSil:(( Selamlar
Silgözlerim dolu dolu okudum :(
YanıtlaSilBu arada
blog keşif etkinliğinden geldim :) bende beklerim https://thecansuyildiz.blogspot.com.tr/ :)
Merhaba.Hoş geldiniz:) Ben de takibe aldım sizi. Sevgiler...
SilYorumlarınız benim için çok değerli.Teşekkürler...